Prof. İdris Güven Kaya: Edebiyat sevgim şiirle başladı

Prof. İdris Güven Kaya: Edebiyat sevgim şiirle başladı
Yayınlama: 29.08.2013
Düzenleme: 07.02.2017 11:29
13
A+
A-
Bir çok üniversitede eski Türk edebiyatı üzerine ders okutmanlığı yapmış ve şu anda Beykent Üniversitesi`nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığı’nı yürüten Prof. dr. İdris Güven Kaya, Kariyer Akademisi Diksiyon ve Spikerlik Kursu öğrencisi Veysel Engir`in sorularını cevaplandırdı.

Beykent Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. İdris Güven Kaya, Kariyer Akademisi Diksiyon ve Spikerlik Kursu öğrencisi Veysel Engir’in sorularını cevaplandırdı.

İdris Güven Kaya kimdir?1944 Ünye doğumluyum. İlkokul ve Ortaokulu Ünye’de okudum. Samsun 19 Mayıs Lisesi’ni bitirdim. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girdim. 1968 yılında Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdim. Bir süre İzmir’de öğretmenlik yaptım. Üçbuçuk yıl Almanya’da, dokuz yıl süre Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştım. Sonra Kocaeli Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurduk. Yirmi yıl kadar orada çalıştım. Doçentlik ve profesörlük dönemim orada oldu. Bu bölümün Kocaeli Üniversitesi’ndeki ilk başkanı ben oldum. Oradan emekli oldum ve iki yıldır Beykent Üniversitesi’nde Eski Türk Edebiyatı hocası ve bölüm başkanı olarak görevimi yürütmekteyim.

EDEBİYATI VE ŞİİRİ SEVDİM

Sizce iyi bir edebiyatçı nasıl olur?
Öncelikle edebiyatı sevmek gerekiyor. Bu işe gönül vermek gerekiyor. Edebiyatçı olmak bir defa edebiyatı sevmektir. O sevgiyi pekiştirmek için okumak gerekiyor. Bence bir öğrenci ya da edebiyata meraklı olan birisi şiirle başlamalı diyorum. Şiir edebiyatı sevdirmede en büyük adımdır. Roman ve öykü ondan sonra gelir. Şiirden zevk alan birisi zaten edebiyatı seven kişidir. O damgayı yemiş olur ve bundan kurtuluşu olmaz. Benim de edebiyat sevgim şiir ile başladı.

Neden, eski Türk edebiyatı alınını seçtiniz?
Aslında `en zor` alan denilmesi bana ters geliyor. Çünkü Eski Türk Edebiyatı zor değil. Zor olan tarafı belki Eski Türk Edebiyatı’nın dilinin Osmanlıca olmasıdır. Aslında Osmanlıca, Türkçe’den başka bir şey değildir. Belli bir dönemde yazılan, çizilen ve okunan ama konuşulmayan bir dildir. Dolayısıyla Türk kültürünün içinde biçimlenmiş olan bir dildir. Ben öncelikle edebiyatı bir bütün olarak görüyorum. Fuzuli’yi, Baki’yi, Necati’yi anlamak eğer zor diyorsanız, İkinci Yeni’nin İlhan Berk’ini, Cemal Süreya’sını, Edip Cansever’ini anlamak da o kadar zordur. Önemli olan edebiyatı bir bütün olarak görmek ve bunun arkasında da Divan Edebiyatı’nı da bu ülke insanlarının yarattığını bilmektir.
Röportaj: Veysel Engir

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.