Hamilelik, özellikle ilk defa yaşayan anne adayları açısından bazen olası riskler abartılarak kaygılı bir süreç olarak yaşanabiliyor. Anne adayını kaygıya sürükleyen faktörlerden biri de “Riskli ya da yüksek riskli” olarak tanımlanan gebelik. Bu konuda bizi bilgilendirebilir misiniz?
Gebelik çoğu kadın için normal ve doğal bir süreçtir. Ancak bazı durumlarda anne adayının vücudunda var olan hastalıklar veya hamilelikten kaynaklanan durumlar risk oluşturabilir.
Risk hayatın her alanında olduğu gibi hamilelikte de olağandır. Çeşitli durumlarda, hamile kalmadan önce anne adayının vücudunda var olan hastalıklar veya hamilelikten kaynaklanan, sonradan hamilelik dönemi içerisinde meydana gelen sorunlar risk oluşmasına neden olur. Bu türden hamilelikler riskli ya da yüksek riskli gebelik olarak tanımlanır.
Konuyu biraz daha açar mısınız? Hangi sorunlar “yüksek risk” faktörü içinde değerlendirmelidir sizce?
Gebelikte yüksek risk yaratabilecek sorunlar tüm gebeliklerin yaklaşık % 6-8’inde karşımıza çıkmaktadır.
Şayet anne adayı 18 yaşın altında ya da 35 yaş üstündeyse, çok zayıf ya da çok şişmansa, anne adayı ve baba adayı arasında kan bağı varsa, anne adayı herhangi bir sebeple ilaç kullanıyorsa, sigara ya da alkol tüketiyorsa, tekrarlayan düşük geçmişi mevcutsa risk faktörü artmaktadır.
Risk faktörü yaratacak sorunlar gebelikten çok önce var olabileceği gibi ilk bulgularını gebelik sırasında da verebilmektedir. Bazı durumlar ise gebeliğe özgü olup sadece devam eden bir hamilelik sırasında ortaya çıkarak anne ve bebekte risk yaratabilmektedir.
Bazı hastalıkların riskli gebeliğe yol açtığını biliyoruz. Tam olarak hangi hastalıklar gebeliği olumsuz yönde etkiliyor?
Bağışıklık sistemi hastalıkları, kan hastalıkları, diabet (şeker hastalığı), genetik hastalıklar, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, enfeksiyonlar, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalıkları, akciğer hastalıkları, nörolojik problemler, tiroid bezi hastalıkları anne adayını olumsuz yönde etkileyerek gebelikte risk faktörü oluşturur.
Özellikle şeker hastalığı olan kadınlar için hamilelik öncesi muayene büyük önem taşır. Aynı şekilde yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları da gebelikte büyük risk yaratabilecek olan sorunlar içinde yer alır. Adı geçen hastalıklar başta olmak üzere anne adayları, hamilelik öncesi ilgili branşlarca değerlendirilmeli ve hamilelik sırasında takipler ihmal edilmemelidir.
Gebelik sırasında bir çok sorun ortaya çıkabiliyor. Halk arasında “gebelik zehirlenmesi” adı verilen durum ya da “gebeliğe bağlı şeker hastalığı” ve kimi “enfeksiyonlar” en çok rastlanan rahatsızlıklar içinde yer alıyor. Bizi bu konuda aydınlatabilir misiniz?
Doğrudur. Preeklampsi ve gebeliğe bağlı yüksek tansiyon ve diğer sistemik bulgular ile seyreden bir hastalık halk arasında “gebelik zehirlenmesi” olarak da bilinen eklampsi gebelikte en çok dikkat edilmesi gereken durumlar içinde yer alır.
Oldukça riskli bir durum olan Preeklampsi’de anne adayında yüksek tansiyon, yaygın ödem ve idrarda protein bulunur. Bu tablo sadece gebelikte ortaya çıkar ve gebeliğin sonlanması ile birlikte ani ve hızlı bir düzelme gözlenir. Daha şiddetli durumlarda karaciğer fonksiyonları ve kanın pıhtılaşma mekanizması bozularak anne adayının hayatını tehlikeye atabilir. Tüm gebelerin yaklaşık %5’inde ve genelde son 3 ayda ortaya çıkan preeklampsinin tek kesin tedavisi gebeliğin sonlandırılması yani bebeğin doğurtulmasıdır.
Eklampsi de ise tüm bunlara ek olarak anne adayında sara nöbetine benzer nöbetler görülür.
Gebeliğe bağlı şeker hastalığı nedir peki?
Gestasyonel Diabet (Gebeliğe Bağlı Şeker Hastalığı) ise gebelik sırasında ortaya çıkabilecek bir başka sağlık sorunudur.
Anne de şeker hastalığı varlığı bebeğin normalden daha fazla büyümesine neden olabilir. Bu tür bebekler makrozomik olarak tanımlanırlar ve yenidoğanlarda karşılaşılabilecek problemler açısından yüksek risk altındadırlar.
Gebeliğe bağlı şeker hastalığını engellemek mümkün değildir ancak erken dönemde tanısını koyup uygun şekilde kontrolü sağlanarak anne ve bebekte yarattığı riski en aza indirmek mümkündür.
Hepsi için geçerli olmasa da Enfeksiyonların da riskli gebeliği yol açtığı biliniyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Evet, kimi enfeksiyonlar gebelikte yüksek risk yaratabilirler. Soğuk algınlığı gibi yaygın görülen enfeksiyonlar anne ve bebek açısından genelde yüksek risk yaratmazlar. Ancak parvo virus enfeksiyonları, toksoplazma, rubella (kızamıkçık) gibi bazı enfeksiyonlar nadir görülmelerine rağmen gelişmekte olan bebeği olumsuz yönde etkileyebilirler.
Gebelik öncesinde rubella geçirilip geçirilmediğinin kontrol edilmesi ve aşı yapılarak koruma sağlanması enfeksiyonun yaratacağı büyük risklerin ortadan kalkmasını sağlar. Toksoplazma ise çiğ ve az pişmiş et yememek, çiğ yenilen salataları çok iyi yıkayarak yemek ve evde kedi varsa kumunu değiştirmek gibi basit önlemler ile engellenebilir. Toksoplazma enfeksiyonu erken düşüklere, ölü doğuma ya da bebekte kalıcı anomalilere neden olabilir. İdrar yolu ya da vajina ile ilgili enfeksiyonlar ise erken doğuma neden olabilen diğer faktörlerdir.
Enfeksiyonlar arasında grup B streptokoklar (GBS) özel önem taşır. Pek çok kadının barsaklarında ve vajinasında bu bakteri bulunmaktadır. Anne için sorun yaratmayan bu bakteri doğum sırasında bebeğe bulaşarak ciddi sorunlara neden olabilir. Anne adaylarında doğuma yaklaşırken GBS taraması yapılmalı ve pozitif bulunursa mutlaka tedavi edilmelidir.
Gebelikte en çok korkulan durumlardan biri de “erken doğum”. Nedenlerine ve ne yapmak gerektiğine ilişkin bizi bilgelendirebilir misiniz?
Gebeliğe bağlı sorunların çok büyük bir kısmı plasenta ile ilgilidir. Plasenta gebelik süresince anne ile bebek arasında besin ve oksijen alışverişini sağlayan geçici bir organdır. Halk arasında son ya da eş olarak da adlandırılır.
Plasentanın rahimin altı kısmında rahim ağzını tamamen ya da kısmen kapatacak şekilde yerleşmesi plasenta previa olarak adlandırılır ve gebeliklerin yaklaşık %3’ünde görülür. Bu durumda normal doğum mümkün değildir ve sezaryen gerekir. Plasenta previa özellikle gebeliğin son dönemlerinde şiddetli kanamalara neden olabilir ve hem anne hem de bebeğin yaşamını tehlikeye atabilir. Plasenta previa varlığı ultrasonografi ile kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir durumda hamile kadın kanamalar aşısından çok yakın takip edilmelidir.
Yenidoğanların en önemli sağlık sorunlarından bir diğeri de erken doğuma bağlı düşük doğum ağrılığı ve prematüritedir. Erken doğumu başlatan mekanizmaların neler olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte bazı enfeksiyonlar ve çoğul gebelikler bu durum açısından risk faktörü oluşturmaktadır. Düzenli aralıklarla gelen kasılma ve ağrılar, az miktarda da olsa su gelmesi erken doğumun belirtisi olabileceğinden dikkatli olunması gerekir.
En çok korkulan sorunlardan biri de “Down Sendromu” gibi anomaliler ve başkaca gelişme bozuklukları. Bunlarla ilgili olarak
Doğumsal anomali, gelişme bozuklukları, bebekte kan uyuşmazlığı ve çoğul gebelik söz konusu problemler içinde değerlendirilebilir.
Gebeliklerin yaklaşık %5’inde doğumsal anomalilere rastlanır. Bu anomaliler basit problemlerden yaşamla bağdaşmayacak kadar ciddi sorunlara kadar geniş bir yelpazede bulunabilirken bazıları genetik geçiş gösteriyor olabilir. Bu nedenle anne ya da baba adaylarında ve ailelerinde bilinen bir genetik hastalık öyküsü varsa en ideali doğumdan önce genetik danışmanlık almaktır.
Gebelik sırasında anne adayından alınan kanda yapılan bazı testler ve ultrason incelemeleri ile Down sendromu başta olmak üzere pek çok anomali saptanabilir. Ancak ultrasonun tüm anomalileri saptamada yetersiz kalabildiği de akılda tutulmalıdır.
Çok büyük ya da küçük (gelişme geriliği gösteren) bebek varlığında özel dikkat gerekir. Bu durumlar şeker hastalığı ya da yüksek tansiyon gibi durumların belirtisi olabilirler. Benzer şekilde bebeğin içinde yüzdüğü sıvının normalden az ya da çok olması da bir tehlike belirtisi olabilir.
Son olarak, yüksek riskli gebelik durumu olan anne adaylarımıza ne tavsiye edersiniz?
Öncelikle takibi hiç aksatmamalarını ve yüksek riskli gebelikle ilgili eğer altta yatan bir hastalık varsa ilk elde bu hastalığa yönelik tedavinin uygulanmasını tavsiye ederim.
Anne adayının durumuna göre bebeğin içinde bulunduğu sıvıdan örnek alınması (aniyosentez), kordon kanından örnek alınması( kordosentez) ya da plasental dokudan örnek alınması gibi ileri incelemeler uygulanabilir. Yine riske neden olan durumun türüne göre sık aralıklarla kan ve idrar tetkikleri ile muayene ve ultrason incelemeleri gerekli olabilir.
Riskli ve yüksek riskli gebelikler bazı durumlarda hamile anne adayının ve anne karnındaki bebeğin sağlığını tehdit etmenin ötesinde hayatları için gerçek bir risk oluşturabilir. O nedenle riskli ya da ve yüksek riskli gebeliklerin, kesinlikle bir riskli gebelik uzmanı yani perinatologlar tarafından takip edilmesi gerekir.